YENİ POLİTİKA RASYONEL ZEMİNE DÖNÜŞ VE YENİDEN FAİZ ARTIŞI
EMRE ŞİRİN YAZDI
Bugün ortaya konulan ekonomi politikası ve Merkez Bankasının sıkı para politikasını anlamlandırabilmek için son iki yılda neler yapıldığına bakmak gerekiyor.
Öncelikle Naci Ağbal sonrası Merkez Bankasının başına geçtikten bir süre sonra faiz indirimlerine başlayan Şahap Kavcıoğlu ile Lütfi Elvan’ın ardından Hazine ve Maliye Bakanı olan Nureddin Nebati’nin gelişiyle başlayan süreç son iki yılda ülke ekonomisinde ne gibi değişimler yarattı ki bugün Mehmet Şimşek, ‘Türkiye’nin rasyonel zemine dönmekten başka bir çaresi kalmamıştır’ diyerek görevi devraldı, bunu ortaya koyalım.
Faizleri enflasyonun asıl sebebi olarak görmek ve hızlı bir şekilde indirip, sonrasında dolar/TL’deki yükselişleri engellemeye çalışmak bir politika olarak önümüze kondu.
Bunlar yapılırken ortaya konan projeksiyona göre Türk ekonomisi ihracatını artıracak, ihracatın ithalatı karşılama oranı yükselecek, ülkeye döviz girişi sağlanacak ve kur üzerinden ülke ekonomisinin ‘dış güçler’ tarafından tehdit edilmesinin önüne geçilecekti ve tabii bir de faiz lobisine geçit verilmeyecekti. Sonuç olarak da enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı sağlanacak, üreten, yerli ve milli sanayisi ile dünyaya kafa tutan bir ekonomi olacaktık.
Evet, ortaya konan ekonomi modeli tüm dünya tarafından dikkatle izlenen ve ülkenin refah düzeyini ciddi şekilde yükseltecek bir modeldi. En azından Nureddin Nebati bunu böyle ifade ediyordu.
Peki gerçekten öyle mi oldu yani yaklaşık iki yıl süren bu politika ülke ekonomisini istenilen yere getirdi mi?
Kısaca bakalım;
Ülkede her şeyin fiyatı kat be kat arttı, dolar/TL 25 TL’nin üzerinde, tarihi seviyelere ulaşan dış ticaret açığı, tarihi dip seviyeleri gören merkez bankası rezervleri, iflas eden bir ekonomiye işaret eden cds primi, tası tarağı toplayıp ülkeyi terk eden yabancı sermaye, finansmana erişemeyen reel sektör ve bireyler… Bu saydıklarımıza daha fazla kalem elbette ekleyebiliriz ama bunlar dahi gelinen noktayı fazlasıyla açıklıyor.
Yani 2 yıl sonunda ülkenin neredeyse bütün makro göstergeleri bozulurken, halkın ağır vergiler ve enflasyon altında alım gücünün düşmesi ve azalan refah; seçim sonunda Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan gibi isimlerin getirilmesini zorunlu kıldı. (Burada isimler değil isimlerin temsil ettiği ekonomik bakış önemli).
Çünkü Türkiye dış finansmana ihtiyaç duyan, ithalata dayalı bir ekonomi. Mevcut rezerv seviyesi, sürekli baskılanan kur, bankacılık sektörü üzerindeki baskılar, tüm alanlarda fiyatlara müdahale ile sürdürülmeye çalışılan ekonomik model artık yolun sonuna gelmişti. Arap dünyasından ya da Rusya’dan sağlanan geçici sermaye girişleri yaraya merhem olamazdı. Çünkü taşıma su ile değirmen dönmez ya da bir yere kadar döner.
Peki bundan sonra ne olur?
Merkez Bankası yeni başkanı politika faizini %15’e yükseltti. Kimilerine göre bu artış beklentileri karşılamadı. Ama bence doğru bir başlangıç. Burada asıl önemli olan sıkılaşma döngüsüne girilmesi ve beraberinde verilecek mesajlar yani sözlü yönlendirme. Yani kendilerine bir manevra alanıyaratabilmek. İlk mesajlara ve politika metnine baktığımızda piyasanın arzu ettiği mesajları net bir şekilde görebiliyoruz.
Bundan sonraki toplantılarda da kademeli artışlar gelecektir. Bugüne kadar kaybolan güvenin tesisi için çaba gösterilecek ve kısa vadeli de olsa yabancı sermaye girişi için her türlü çaba gösterilecektir.
Zaten belirttiğimiz gibi Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan’ın getirilmesindeki temel amaç da bu.
Fakat Türkiye’nin önünde kısa bir süre sonra yine seçim var. Seçime gidilirken Mehmet Şimşek kendisinden beklenen politikaları ne ölçüde uygulayabilecek, Gaye Erkan nereye kadar sıkı para politikası uygulayabilecek bunlar zaman içinde cevap bulacak sorular ve en önemli belirsizlikler.
Bir de kaybolan güveni yeniden tesis etmek o kadar da kolay değil. Çünkü önümüzde Naci Ağbal ve Lütfi Elvan örnekleri var.
Yabancı yatırımcıyı aynı şeylerin tekrar yaşanmayacağına inandırmak için ciddi bir çaba gerektiği kesin.
YOUTUBE’dan da izleyebilirsiniz: https://youtu.be/q7evHKgNPIw